Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan ve uzun yıllar müze olarak kullanıldıktan sonra geçtiğimiz 6 Mayıs’ta ibadete açılan Tarihi Kariye Camiine, artık biletli ziyaretler de yapılıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan ve uzun yıllar müze olarak kullanıldıktan sonra geçtiğimiz 6 Mayıs’ta ibadete açılan Tarihi Kariye Camiine, artık biletli ziyaretler de yapılıyor.
Muhterem Müslümanlar!
Kâinat denilen mükemmel bir yapının içerisinde yaşıyoruz. Bu ihtişamlı eseri yoktan var eden, yaşatan ve idare eden Yüce Rabbimizdir. Hayat kaynağımız suyu, her nefesimizde muhtaç olduğumuz havayı bize veren Cenâb-ı Hak’tır. Toprağı bereket vesilesi, ormanları oksijen kaynağı kılan O’dur. Güneşi, ayı ve yıldızları, denizleri, gölleri ve nehirleri hâsılı bütün nimetleri insanoğlunun istifadesine sunan Yüce Allah’tır. Nitekim hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından bir nimet olarak sizin hizmetinize verendir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.”
(Bakara suresi, 275)
(Hadis-i şerif)
TRT tarafından bu yıl 8’incisi düzenlenen 'Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması'nın büyük finali Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ev sahipliğinde Beştepe'de gerçekleştirildi.
Final programına katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yarışmaya katılan bütün yarışmacıları kutladı, emek ve gayretleri için jüri üyelerini de tebrik etti.
“Kur’an-Kerim’i Güzel Okuma Yarışması”, bu yıl da Ramazan ayının manevi havasına ayrı bir değer katıp izleyicilere Kur’an ziyafeti yaşattı.
Final gecesinde yarışmanın sunuculuğunu Bekir Köse üstlenirken Dr. Mehmet Ali Sarı, Osman Egin ve Halil Necipoğlu ise jüride yer aldılar.
“Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması” sekizinci sezonda Hafız Muhammed Esed Can, 7 finalistin arasında birinciliğe layık görülen isim oldu. Yarışmada ikinciliği Süleyman Talha Cuhadar, üçüncülüğü ise Duhan Berkan Karadeniz elde etti. Dereceye girenler ödüllerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan aldılar.
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Namazı kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne hayır yaparsanız Allah katında onu bulursunuz. Muhakkak ki Allah, yaptıklarınızı eksiksiz görür.”
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Allah, zekâtı ancak mallarınızın kalan kısmını temizlemek için farz kıldı.”
Aziz Müminler!
Yüce dinimiz İslam’ın emrettiği beş temel esastan biri de zekâttır. Zekât; dinen zengin sayılan bir Müslümanın malının belli bir kısmını yılda bir defa Allah rızası için ihtiyaç sahipleriyle paylaşmasıdır. Zekât, nimetlerin asıl sahibi olan Yüce Rabbimize karşı şükrümüzün bir göstergesidir. Malımızı Allah yolunda feda etmekten çekinmeyeceğimizin bir ifadesidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in buyurduğu üzere, “Suyun ateşi söndürdüğü gibi zekât da hata ve günahları silip yok etmektedir.”
Kıymetli Müslümanlar!
Zekât, zengin Müslüman için tercih değil, bir mecburiyettir. Zekât vermek, kazancı bereketlendirir, gönle huzur verir, müminin cennet vesilesi olur. Zekât vermemek ise malın bereketini kaçırır, kişiyi cimrilik, hırs ve tamahın esiri eder, ahirette de elim bir azaba sürükler.
Değerli Müminler!
Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Zenginlerin mallarında, muhtaç ve yoksulların da hakkı vardır.” Evet, zengin bir Müslüman, zekâtını vermekle aslında ihtiyaç sahiplerinin hakkını vermiş olur. Zekât, müminler arasında sevgi ve güven köprüleri kurar. Yüreklerimizi birleştirir, kardeşliğimizi pekiştirir, birlik ve beraberliğimizi güçlendirir, toplumsal barışa katkı sağlar.
Aziz Müslümanlar!
Zekât, başta ülkemiz olmak üzere dünyanın dört bir yanına iyilik tohumları ekmektir. Dünyanın neresinde olursa olsun bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaç olanlara yardım elimizi uzatmaktır. Zekât, zulme maruz kalmış ve zor şartlar altında hayat mücadelesi veren bütün mazlumlara ve mağdurlara umut taşımaktır.
Zekât, rahmet ve mağfiret ayı Ramazanda kardeşlerimize iftar ve sahur neşesi yaşatmaktır. Rabbimizin emaneti olan yetim ve öksüzleri koruyup gözetmek, onları bayram sevincine ortak etmektir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde, “İşaret parmağıyla orta parmağını göstererek, ben ve yetime kol kanat geren kimse cennette böyle yan yana olacağız.” müjdesini vermiştir.
...
Bu vesileyle geçmişten günümüze hayır ve iyilik yolunun bir neferi olup vefat etmiş bütün kardeşlerimize Cenâb-ı Hak’tan rahmet niyaz ediyorum. Hayatta olanlara sağlık, huzur ve bereketli bir ömür diliyorum.
Hutbemi, bir ayet mealiyle bitiriyorum: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.”
Orucun faydaları:
Aç, Fakir ve kimsesiz insanlara ulaşmak ...
Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan 15 Mart 2024 tarihli ve "Oruç, bedenimize sıhhat, gönlümüze sekinet verir" konulu cuma hutbesi yayınlandı.
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki Allah’a karşı gelmekten sakınırsınız.”
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Kim gönülden inanarak ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”
Aziz Müminler!
Oruç, İslam’ın beş esasından biridir. Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar Allah rızası için yeme-içmeden, şehevi arzulardan ve her türlü kötülükten uzak durmaktır. Akıllı, buluğ çağına ermiş, hastalık ve yolculuk gibi dinen geçerli bir mazereti olmayan her Müslümanın Ramazan orucu tutması farzdır.
Kıymetli Müslümanlar!
Oruç, sadece midemizi aç ve susuz bırakmak değildir. Oruç, aklımıza, ruhumuza ve bütün organlarımıza tutturulduğu zaman, gerçek anlamına kavuşur. İşte o zaman oruç, bedenimize sıhhat, gönlümüze sekinet verir.
Aklın orucu, Rabbimizin kudretini ve rahmetini tefekkür etmektir. İnsanı değersizleştiren her türlü kötü düşünceden uzak durmaktır. Dünyevî kaygıların, hırs ve ihtirasların esiri olmamaktır. Kalbin orucu, Allah ve Resûlü’nün sevgisinin önüne hiçbir sevgiyi geçirmemektir. Kalbi karartan kin, nefret ve haset gibi tüm kötü duygulardan arınmaktır.
Değerli Müminler!
Dilin orucu, yalandan, gıybetten, iftiradan, kötü ve kırıcı sözlerden uzak durmaktır. Hiç kimsenin şahsiyetine, onur ve haysiyetine dil uzatmamaktır. Kulağın orucu, kötü ve çirkin sözleri dinlememektir. Duyduğu her şeyi araştırmadan doğru kabul etmemektir. Allah Resûlü (s.a.s), bu hususlarda bizleri şöyle uyarmaktadır: “Yalanı ve işine yalan karıştırmayı terk etmediği sürece oruçlu kimsenin yemesini ve içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur.”
Aziz Müslümanlar!
Elin orucu, harama el uzatmamaktır. Helal olmayan ve hak edilmeyen hiçbir şeyi almamaktır. Ölçüde ve tartıda hile yapmamaktır. Elimizi şiddetin değil, şefkatin, yardımlaşma ve paylaşmanın aracı kılmaktır. Ayağın orucu, Allah ve Resûlü’nün gösterdiği istikamet üzere yürümektir. Adımlarımızı her daim hayır ve iyilik yolunda atmaktır.
Muhterem Müslümanlar!
Oruç, iftar ve sahur sofralarımızı ihtiyaç sahiplerine, kimsesizlere, yetim ve öksüzlere açmaktır. Dünyanın pek çok yerinde açlık ve susuzluğa mahkûm edilen insanları unutmamaktır. Gazze ve Doğu Türkistan başta olmak üzere zulüm altında inleyen kardeşlerimizin acısını yüreğimizde hissetmektir. Elimizle, dilimizle ve bütün imkânlarımızla mazlumlara destek olmaya devam etmektir. Tek bir kuruşumuzla dahi olsa zalimlere ve destekçilerine katkıda bulunmamaktır.
Değerli Müminler!
Önümüzdeki Pazartesi günü Çanakkale Zaferi’nin 109. yıl dönümünü idrak edeceğiz. Çanakkale; şanlı ecdadımızın yedi düvele karşı istiklal ve istikbal mücadelesi verdiği yerdir. Kahraman milletimiz, bütün zorluklara rağmen Çanakkale’de hayâsızca akınlara “dur!” demiştir. Bugün bize düşen, Çanakkale ruhunu iyi anlamak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Şehitlerimizin canları pahasına bize emanet bıraktıkları yüce değerleri yaşamak ve yaşatmaktır.
Bu vesileyle geçmişten günümüze vatan ve mukaddesat uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve bu uğurda mücadele veren kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum. Yüce Rabbimiz, hak, hakikat ve istikametin temsilcisi olan devletimizi payidar; gariplerin, masum ve mazlumların umudu olan milletimizi bahtiyar eylesin.