Bundan tam 34 yıl önce Sovyetler Birliği’nden ayrılarak özgürlüğünü ilan eden Kazakistan, bugün Orta Asya’nın en güçlü ekonomisi ve Türk dünyasının parlayan yıldızı olarak bağımsızlık yıl dönümünü kutluyor.
Takvimler 16 Aralık 1991’i gösterdiğinde, Kazakistan Yüksek Konseyi tarihi bir karara imza atarak ülkenin bağımsızlığını resmen onayladı.
Bugün bağımsızlığının 34. yılını kutlayan Kazakistan, geride bıraktığı otuz yılı aşkın sürede hem siyasi hem de ekonomik alanda dev adımlar atarak bölgesel bir güç haline geldi.
Kazakistan’da bağımsızlık ateşinin aynması, sanıldığı kadar kolay olmadı. Sürecin en kritik dönüm noktası, 1986 yılının Aralık ayında yaşanan ve tarihe "Jeltoksan Olayları" olarak geçen protestolardır. Kazak lider Dinmuhammed Kunayev’in yerine Rus kökenli bir kişinin Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak atanmasına tepki gösteren halk, Almatı’daki Brejnev Meydanı’nı doldurarak "Kazakistan Kazaklarındır" sloganlarıyla demokrasi talep etti. Sovyet müdahalesi sonucu 200’den fazla kişinin hayatını kaybettiği o soğuk kış günleri, bağımsızlık ateşinin fitilini ateşleyen "acı ve gözyaşı dolu" bir başlangıç olarak hafızalardaki yerini koruyor.
Bağımsızlığın ilk yıllarında Kazakistan, dünyanın en büyük 4. nükleer cephaneliğine sahip olmasına rağmen radikal bir kararla belki de acele verilmiş yanlış bir kararla Semipalatinsk Nükleer Test Sahası’nı kapattı. Elindeki nükleer silahları ve nükleer füze başlıkların Rusya Federasyonu'na iade etti. Bu hamleyle dünyaya "barışçıl" bir dış politika izleyeceğinin mesajını veren Kazakistan, komşuları Rusya, Çin, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan ile sınır problemlerini başarıyla çözerek güven istikrarı sağladı.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) "nükleer silah üssü", Birliğin dağılmasıyla 1991'de bağımsızlığını ilan eden Kazakistan, bir anda 100'den fazla füzeden, 1040 nükleer başlıktan, 40 stratejik füze taşıyıcı uçaktan ve 370 seyir füzesi başlığından oluşan kitle imha silahlarına sahip oldu.
Semipalatinsk (şimdiki Semey) gibi nükleer deneme sahaları bulunan Kazakistan, aynı zamanda ham uranyumun büyük rezervinin yanı sıra uranyumu zenginleştirme ve askeri amaçlarla daha ileri düzeyde kullanma konusunda teknik kapasiteye de sahipti.
Eylül 1991'de eski ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Kazakistan'ı ziyaret ederek dönemin Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ile görüştü. Nazarbayev, görüşmede kitle imha silahlarından vazgeçmeleri için nükleer tehdit durumunda ABD'den güvenlik garantisi verilmesini ve ülkenin petrol sahalarının geliştirilmesini istedi.
Aralık 1991'de Kazakistan, stratejik silahlar üzerindeki kontrolü Moskova ile ortak yönetim altında sürdürmeyi planlayarak Ukrayna ve Belarus ile nükleer silahların Rusya'ya taşınması konusunda anlaşmaya vardı.
Mayıs 1992'de Nazarbayev, Washington'a ziyareti sırasında Kazakistan'ın Tengiz petrol sahasının geliştirilmesi için ABD'li şirket Chevron ile anlaşma imzalarken ABD hükümeti de Kazak ekonomisine yatırım yapacaklarını açıkladı. 23 Mayıs 1992'de Portekiz'de Kazakistan, ABD, Rusya, Ukrayna ve Belarus arasında START-1 Anlaşması'na (ABD ile Sovyetler Birliği arasında 1991'de imzalanan Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması) ek olarak Lizbon Protokolü imzalandı. Protokol, 3 eski Sovyet ülkesi Kazakistan, Belarus ve Ukrayna'nın kısa sürede Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması'na (NPT) katılmasını öngörüyordu.
ABD'nin 1994'te Kazakistan'a nükleer silahlarla saldırmayacağına ve saldırı tehdidinde bulunmayacağına dair maddeler ise Nazarbayev ile dönemin ABD Başkanı Bill Clinton tarafından Washington'da imzalanan ortak bildirgeye dahil edildi.
NPT'ye 1994'te katılarak nükleer silahlardan resmen vazgeçen Kazakistan, aynı yıl Rusya, İngiltere ve ABD ile "Güvenlik Güvence Muhtırası" imzaladı. Daha sonra güvence muhtırasına Çin ve Fransa dahil oldu.
Bağımsızlığının ilk yıllarında ekonomik sıkıntıda olan Kazakistan, nükleer cephanenin ortadan kaldırılması ve taşınmasındaki sorumluluğu Rusya ve ABD'nin üstlenmesini istedi. Kazak hükümeti, nükleer silahların taşınmasından sorumlu Rus tarafına savaş başlıklarındaki nükleer malzemenin maliyetini karşılamasını kabul ettirdi. ABD ile düzenlenen gizli operasyon sonucunda nükleer füzelerin ana bileşeni olan yaklaşık 600 kilo zenginleştirilmiş uranyum, Kazakistan'dan Amerika'ya gönderildi.
27 Mayıs 1995'te eski Semipalatinsk Nükleer Deneme Sahası'ndaki tünelde son nükleer yük imha edildi, 1996'da stratejik bombardıman uçakları Kazakistan'dan Rusya'ya taşındı.
