Sosyal medyada, medyada, siyasi platformlarda Ak Parti ve MHP mensuplarının kendilerini eleştirenlere hesapsızca ve insafsızca yapıştırdıkları iki etiket vardı:
1. FETÖ
2. PKK.
Gülen'i "Hocaefendi" olarak baş tacı edenn, cemaatini devletin bütün birimlerine dolduran ve araları açılır gibi olduğunda "Ne istediler de vermedik?" diyen Adalet ve Kalkınma Partisi ile onun sadık ortağı MHP'nin FETÖ suçlamaları sadece rakipleri susturma aracıydı.
"Çözüm süreci" adı altında PKK ile Oslo görüşmelerini yapan, askere ve polise operasyon yaptırmayan iktidar partisi AKP ve onun sadık ortağı MHP'nin PKK'ya yakınlık, PKK ile işbirliği suçlamaları ise komedidir. Bölücü örgüte yakın olan HEP'i meclise SHP sokmuştu. İşte o SHP'nin DYP ile koalisyonuna kayıtsız şartsız destek veren MHP idi. PKK'ya destek vermekle suçladığı CHP ile ortak olarak Ekmeleddin İhsanoğlu'nu cumhurbaşkanı adayı gösteren de MHP idi. Bölücü örgüte yakın olduğu iddia edilen HDP'nin tanınmış bir mensubu olan Ahmet Türk'ün tutuklu kalmasına razı olmayan da MHP yönetimiydi.
Son zamanda bölücü örgüte yakın olduğu iddia edilen yeni parti Halkların Eşitliği ve Demokrasi Partisi'nin kısaltması DEM Parti olunca AKP ve MHP yandaşları rakiplerini PKK'ya yakınlıkla suçlamanın adını "DEM'lenmek" olarak değiştirdiler. CHP'ni, Ekrem İmamoğlu'nu, uzun yıllar MHP bünyesinde belediye başkanlığı yapıp son dönemde CHP'ne geçen Mansur Yavaş'ı, yönetim kadrosunun çoğu ülkücü hareketten gelen İYİ Partilileri "DEM'lenmek"le suçladılar.
Dün bu durum değişti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli DEM Partililerin yanına gidip onların ellerini samimiyetle sıktı. Bunu da şöyle açıkladı:
"Bildiğiniz gibi 1 Ekim günü TBMM açıldı. Orada Sayın Cumhurbaşkanımız yapmış olduğu konuşmanın son bölümünde TBMM'de dayanışmanın, huzurun ve akıllı çalışmanın davetini sunmuştur. Böyle bir davetten sonra MHP'nin Genel Başkanı olarak Cumhur İttifakı'nın ve Türk milletinin Cumhurbaşkanı olarak görev yürüten şahsın çağrısına göre adım atmak bir görevdir. MHP bir adım atmazsa diğerlerinden bir şeyler beklemek hakkı doğmaz. Fikirlerini kabul etmediğim kişilerin ellerini sıkmam birleştirici, Türkiye partisinin olması ifadesidir.
Meclis'in resepsiyonunda da bu yaklaşımı görmekten memnun oldum. Güler yüzü devam ettirmek için adım atılıyor. MHP'nin siyasi kısır anlayışlar içine hapsetmek doğru değil. MHP'yi iyi anlamak lazım, attığı adımları iyi düşünmek lazım. Gerginlik yaratmanın gereği yoktur. Bu tartışmalara katkı sağlayan Halk Partisi'ni de kınıyorum, televizyonlarını da kınıyorum. Huzur bozmasınlar. Ateşe katkı sağlamasınlar. MHP sosyal şiddetten yana değildir.
Sosyal şiddet üzerinde sebepleri, sonuçları ve tedbirleri üzerinde çalışma yapan bilim insanları bir araya gelmiştir. Bunları görmezlikten gelip, bazı olayları sebep gösterip huzuru tahrik etmek doğru değildir. Seçimi zorlamak için bunu yapanlar, seçim sonucu alması mümkün değildir. Seçimden ziyade Türkiye'nin meselelerini çözebilecek bir çabanın içinde hareket etmenin faydası vardır. Bütün siyasi kurumlara da saygı duyuyorum."
Demek ki Erdoğan isterse DEM parti ie birlikte MHP de DEM'lenebiliyormuş.
Bahçeli Sinan Ateş cinayeti davası hakkında da konuştu:
"MHP ve Ülkü Ocaklarının sorgulanması, itibarsızlaştırılması için bakış açılarını kınadığımı ifade etmek isterim. MHP'nin sorgulanmasına katkı sağlayacak davranışlarda bulunmuşlardır. Her davada her konuda başta Osman Kavala vs olmak üzere adalet iddiasında bulunanlar, ne olduğu henüz açıklanmamış mahkeme sürecinde televizyon ve kadrolarla MHP'yi sorgulamaya başlamış olmaları kabul edilebilir değildir. Ülkücü kimliği taşımakla beraber bu mahkemelere katılmışlardır. Üzücü bir davranıştır."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder