27 Ağustos 2024

Enflasyon Nedir?

 

Enflasyon, bir ekonominin genel mal ve hizmet fiyatlarının sürekli olarak bir şekilde artış gösterdiği ekonomik olgudur. Bu artış, genellikle belirli bir dönemdeki fiyat seviyelerinin önceki döneme göre yükselmesi olarak ifade edilir. 

Sık sık birbiri yerine kullanılsa da “enflasyon”, “fiyat artışı” ve “hayat pahalılığı” birbirinden oldukça farklı olgulardır. 

Enflasyon, genel olarak tüm mal ve hizmetlerin fiyatlarının artış gösterdiği bir durumu ifade ederken, fiyat artışı belirli bir mal veya hizmetin fiyatının yükselmesini anlatır. Hayat pahalılığı ise elde edilen gelirin fiyat artışının gerisinde kalması halidir.

Birçok faktör enflasyonun ortaya çıkmasına neden olabilir, farklı enflasyon türleri birbiri ile etkileşebilir. Enflasyonun temel nedeninin para arzındaki artış olduğu kabul edilir. Bunun yanı sıra mal ve hizmetlerin maliyetlerinin artması, para biriminin yabancı para birimleri karşısında değer kaybetmesi, yetersiz üretim kapasitesi, para politikaları, fiyat artışı beklentisi ya da doğal afetler ve savaşlar gibi nedenlerle yaşanan üretim kesintileri enflasyonun artmasında etkili olan faktörler arasında sayılabilir.

Enflasyon türleri, enflasyonun kaynağına göre Talep Enflasyonu, Arz Enflasyonu ve Yerleşik Enflasyon olmak üzere üçe ayrılır. Çekirdek enflasyon ise fiyat değişikliklerinin altında yatan sebepleri ve faktörleri açığa çıkarmayı hedefleyen önemli bir göstergedir.

Talep enflasyonu, para arzının artmasının tüketimi artırması sonucu ortaya çıkan enflasyon türüdür. Yani ekonomide üretilen ve ithal edilen mal ve hizmetlere olan talebin, üretim ve ithalat hacminden fazla olması nedeniyle fiyatlar yükselir. Talep enflasyonu genellikle ekonomik büyüme dönemlerinde ortaya çıkar. Ekonominin canlandığı ve gelir seviyelerinin yükseldiği dönemlerde tüketici harcamaları artabilir. Ancak tüketim talebi artarken üretimin aynı hızda artması zordur. Artan talebi karşılamak için yatırım yapılması, yeni işçi alınması, mesai yapılması gerekebilir. Bu da üretim maliyetlerini ve fiyatları etkiler. Uzun vadede, sürekli yüksek talep enflasyonu sürdürülemez ve enflasyonun kontrolsüz bir şekilde artmasına yol açabilir. Bu nedenle, ekonomi yönetimi talep enflasyonunu kontrol altında tutmak için çeşitli para politikası araçlarını kullanır.

Arz enflasyonu ya da diğer adıyla maliyet enflasyonu; üretimde kullanılan her türlü ham, yarı mamul ve mamul maddenin ve iş gücü maliyetlerinin artması sonucunda fiyatların artışa geçmesidir. Arz enflasyonu, talep tarafındaki faktörlerden ziyade üretim tarafındaki faktörlerle ilişkilidir. İşçi ücretlerindeki sürekli artışlar, firmaların vergi yüklerinin artması, hammadde fiyatlarındaki yükseliş, kur yükselişi nedeniyle ithal edilen mal ve hizmetlerin fiyatlarının artması maliyet enflasyonuna yol açan etkenler arasındadır.

Yerleşik enflasyon ya da enflasyon beklentisi; tüketicilerin, işletmelerin ve piyasa katılımcılarının gelecekteki enflasyonun ne olacağına dair oluşturdukları tahminlerin enflasyon üzerinde oluşturduğu etkidir. Beklentinin enflasyonun artacağı yönünde olması; ücret-fiyat sarmalı adı verilen bir döngüye neden olur. Çalışanlar beklenen enflasyon artışının ücretlerine yansımasını talep eder ve bu durum işveren maliyetlerine yansır. Bu döngü enflasyonun kendi kendini besleyerek yükselmesine neden olur.

Çekirdek enflasyon, ekonomideki kısa vadeli dalgalanmaların etkisini minimize ederek temel fiyat eğilimini yansıtan ve genel olarak daha istikrarlı bir enflasyon ölçüsü sağlamayı amaçlayan bir enflasyon ölçüsüdür. Çekirdek enflasyon, genellikle geçici etkilere daha az duyarlıdır ve ekonominin temel fiyat hareketlerini daha iyi yansıtmaya çalışır. Bu enflasyon ölçüsü, tüketici fiyatları endeksi gibi temel enflasyon göstergelerinden elde edilirken, belirli volatil fiyat bileşenleri dikkate alınmadan hesaplanır. Bu volatil bileşenler genellikle enerji ve gıda gibi fiyatları dalgalanan mal ve hizmetlerdir. Çekirdek enflasyon, merkez bankaları ve ekonomi analistleri için ekonomik kararlar alırken daha istikrarlı bir enflasyon görüntüsü sunar. Çünkü enerji ve gıda fiyatları gibi dalgalı bileşenlerden arındırıldığı için daha uzun vadeli ekonomik eğilimleri yansıtır. Bu, ekonomik politika yapıcılarının enflasyonu daha iyi anlamalarına ve uygun politika kararları alabilmelerine yardımcı olur.

"Enflasyonun maliyeti", ekonomideki yükselen fiyatlar ve genel olarak artan enflasyonun yatırım ve karar alma süreçlerinde, kredi piyasalarında, toplumsal bağlamda, iş gücü piyasasında ve dış piyasalarda yarattığı olumsuz etkileri ifade eder. Bu olumsuz etkiler ekonomik istikrarı bozabilir, gelir dağılımını etkileyebilir ve tasarruf alışkanlıklarını değiştirebilir.

Yüksek enflasyon ortamında mal ve hizmetlerin fiyatları sürekli ve orantısız artar. Bu durum fiyat-değer algısının bozulmasına neden olur, neyin uygun fiyatlı neyin pahalı olduğuna karar vermek güçleşir. Bu belirsizlik ortamı, sağlıklı karar vermek için ihtiyacımız olan yeterli bilgiyi sağlamaz ve geleceğe ilişkin endişelerimizi artırarak uzun vadeli kararlar vermemizin önüne geçer. Yeni bir iş kurmak, var olan işimizi büyütmek, üretim yapmak ya da istihdamı artırmak gibi eylemler ertelenir. Bu durum kalkınmayı ve refahı olumsuz etkiler.

Yüksek enflasyonun neden olduğu belirsizlik ortamı yatırımcıların kendilerini riskten korumak için fazladan getiri talep etmelerine ve reel faizlerin yükselmesine yol açar. Bu durum borçlanma maliyetlerini artırır ve kredi taleplerinin kısıtlanmasına neden olur. Fabrika kurmak ya da makine parkını geliştirmek isteyen firmalar, yüksek kredi maliyetleri nedeniyle işlerini büyütecek uzun vadeli yatırım kararlarından vazgeçebilir. Yatırımlar enflasyondan daha fazla getiri sağlayacağı düşünülen ve üretime dayanmayan döviz, altın, gayrimenkul gibi alanlara yönelir.

Yüksek enflasyon iş gücü piyasasını istikrarsızlaştırabilir. İşverenler işçi ücretlerindeki artışları karşılamakta zorlanabilir ve işçi sayısını azaltmak veya yeni işçi alımını ertelemek gibi adımlar atabilirler. Bu da işsizlik oranlarının artmasına neden olur. İşçilerin satın alma gücünün düşmesi, işçi mobilitelerini etkileyebilir. İşçiler, daha yüksek maaşlar sunan sektörlere geçme ya da yaşam maliyetinin daha düşük olduğu bölgelere taşınma eğiliminde olabilirler. Belirsiz ekonomik koşullarda iş arayanlar, özellikle de vasıfsız işçiler iş bulmakta zorlanabilir.

Toplumsal alanda enflasyonun maliyeti, ekonominin yanı sıra insanların hayat kalitesini ve toplumsal düzeni etkileyen faktörleri içerir. Bu nedenle, ekonomi politikalarının toplumsal etkileri de dikkate alınarak şekillendirilmesi önemlidir. İşsizlik ve iş güvencesi endişesi, özellikle düşük gelir gruplarında satın alma gücünün azalması nedeniyle artan yoksulluk, güven ve adalet duygularının sarsılması, genç nüfusun gelecekleri ile ilgili duyduğu kaygının artması, gelir dağılımındaki eşitsizlik enflasyonun toplumsal düzlemde meydana getirdiği etkiler arasında sayılabilir.

Dış piyasalarda enflasyonun maliyeti, bir ülkenin yüksek enflasyon oranlarının uluslararası ticaret, yatırım ve döviz kuru gibi alanlarda yarattığı olumsuz etkileri ifade eder. Yüksek enflasyon, uluslararası ekonomik ilişkilerde bazı riskler ve zorluklar yaratabilir. İthalat ve ihracat maliyetlerinin artması diğer ülkelerle rekabet etme gücünü azaltır. Belirsizlik durumu, yabancı sermayenin yatırım isteğini azaltır, büyümeyi ve istihdamı destekleyen uzun vadeli yatırımlar ülkeye gelmez.

Para politikası, merkez bankalarının ya da para otoritesi olarak adlandırılan kuruluşların ekonomik büyüme, enflasyon, istihdam, fiyat istikrarı gibi hedefleri gerçekleştirmek için aldığı kararları ve uygulamaları ifade eder. Ülkemizde Merkez Bankasının temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu, bu amaca ulaşmak için kullanacağı para politikası araçlarını bağımsız olarak belirleyeceği ve uygulayacağı TCMB Kanunu ile hükme bağlanmıştır. Ancak üretim yükselmedikçe para politikaları, enflasyonla mücadelede yeterli bir araç olamaz.

Farklı enflasyon senaryoları vardır:

  • Yüksek Enflasyon (Hiperenflasyon): Bu senaryoda, enflasyon oranları çok yüksektir. Fiyatlar hızla artar ve para biriminin değeri düşer. Bu tür bir enflasyon, ekonomik istikrarsızlığa, sosyal huzursuzluğa ve ekonomik durgunluğa yol açabilir.
  • Orta Seviye Enflasyon: Bu senaryoda, enflasyon oranları orta düzeydedir. Fiyatlar yavaşça artar ve ekonomi genellikle istikrarlıdır. Merkez bankaları genellikle bu seviyede bir enflasyonu hedefler ve ekonomik büyüme ile enflasyon arasında dengeyi sağlamaya çalışır.
  • Düşük Enflasyon (Dezenflasyon): Bu senaryoda, enflasyon oranları düşüktür, ancak negatif değildir. Fiyat artışları sınırlı, ekonomik aktivite istikrarlıdır. Merkez bankaları, düşük enflasyonun deflasyona dönüşmesini önlemek için çaba sarf edebilirler.
  • Deflasyon: Bu senaryoda genel fiyat seviyeleri düşer. Deflasyon dönemlerinde insanlar gelecekte daha düşük fiyatlar beklediği için harcamaları erteleyebilir ve bu da talebi düşürebilir. Deflasyon, ekonomik durgunluğa neden olabilir ve işsizlik artabilir.
  • Stagflasyon: Bu senaryoda, yüksek enflasyon ve yavaş ekonomik büyüme veya durgunluk bir arada görülür. Stagflasyon dönemleri, politika yapıcılar için karmaşık zorluklar yaratabilir çünkü geleneksel para politikaları ekonomik sorunları çözme konusunda etkisiz kalabilir.
  • Tüketici sepeti tipik bir tüketici ailesinin harcamalarını temsil eden ürün ve hizmetlerden oluşur. Sepette yer alan ürün ve hizmetler temel gıda maddeleri, giyim, konut kirası, eğitim, sağlık hizmetleri gibi geniş bir yelpazeyi kapsar.
  • Sepette bulunan her ürün için ağırlıklandırma faktörleri belirlenir. Bu faktörler tüketici harcamalarına göre ürünlerin önemini yansıtır.
  • Belirlenen ürünlerin fiyatları, aylık olarak çeşitli mağaza ve bölgelerden toplanır ve periyodik olarak güncellenen ağırlıklandırma faktörleriyle birleştirilir.
  • Elde edilen fiyat verileri ve ağırlıklandırma faktörleri kullanılarak TÜFE hesaplanır. Temel olarak baz dönemdeki fiyatlar 100 olarak kabul edilir ve sonraki dönemlerdeki fiyatlar buna göre orantılı olarak hesaplanır.
  • Aylık ve yıllık enflasyon oranları TÜFE'nin belirli dönemlerdeki endeks değerleri kullanılarak hesaplanır. Enflasyon oranı, iki dönem arasındaki TÜFE endeks değerlerinin farkı olarak ifade edilir.
  • Ekonomide dolaşımdaki para miktarının artması, tüketici harcamalarını ve talebi artırır. Talebin, mal ve hizmetlerin arzından daha hızlı artması durumunda fiyatlar yükselmeye başlar.
  • Enerji, ham madde ve işgücü maliyetlerindeki yükselmeler üretim maliyetlerini artırır, bu artışlar üretici tarafında baskı yaratır ve fiyat artışlarına neden olur.
  • Üretim kapasitelerinin sınırlı olduğu durumlarda talep, arza göre daha hızlı artabilir. Bu da fiyatların yükselmesine yol açabilir.
  • Uluslararası enerji fiyatlarının artması veya döviz kurlarındaki dalgalanmalar gibi durumlar enflasyonu etkileyebilir. Bu faktörler, ithalat maliyetlerini veya üretim maliyetlerini etkileyerek fiyat artışlarına neden olabilir.
  • Uygulanan para politikaları ekonomik koşulları ve enflasyonu etkileyebilir. Hükümetler harcamaları artırırsa ve para arzı genişlerse bu durum talebi artırır ve enflasyonun yükselmesine neden olur.
  • Para Politikası Sıkılaştırılması: Merkez bankaları, faiz oranlarını yükselterek para politikasını sıkılaştırabilirler. Yüksek faiz oranları, borçlanma maliyetini artırarak tüketici harcamalarını ve yatırımları kısıtlayabilir, bu da talep baskısını azaltabilir.
  • Para Arzının Kontrolü: Merkez bankaları, para arzını sınırlayarak talep baskısını azaltabilirler. Para arzının azalması, tüketici harcamalarını ve talebi düşürebilir, bu da enflasyonu aşağıya çekebilir.
  • Mali Politika Ayarlamaları: Hükümetler, bütçe politikalarını ayarlayarak harcamalarını kontrol edebilirler. Harcama azaltmaları veya vergi artışları, talep baskısını düşürebilir ve enflasyonu sınırlayabilir.
  • Üretim Maliyetlerinin Kontrolü: Üretim maliyetlerinin düşürülmesi, enflasyon baskısını azaltabilir. Enerji ve ham madde maliyetleri gibi faktörlerdeki düşüşler fiyat artışlarını sınırlayabilir.
  • Döviz Kuru Politikaları: Eğer döviz kuru yüksekse, ithalat maliyetleri artabilir ve bu da enflasyonu yükseltebilir. Döviz kuru politikaları ile döviz kurunun istikrarlı bir seviyede tutulması, enflasyonu kontrol etmeye yardımcı olabilir.
  • Uzun Vadeli Politika Tutumu ve Şeffaflık: Enflasyonun düşürülmesi uzun vadeli bir süreçtir. Politika yapıcıların, hızlı sonuçlar yerine sürdürülebilir ve şeffaf politikalar belirlemesi ve istikrarlı bir enflasyon düzeyini hedeflemesi önemlidir.
  • İktisadi Reformlar: Geniş iktisadi reformlar, ekonominin yapısal sorunlarını çözebilir. Piyasa açıklığı, rekabetin artırılması, kamu harcamalarının verimli kullanımı gibi reformlar, enflasyonu düşürmeye yardımcı olabilir.

Sıfır enflasyon, genel fiyat seviyelerinde hiçbir artış veya düşüş olmadığı anlamına gelir. Bu durum ideal gibi görünse de ekonomik anlamda olumsuz pek çok etkiye yol açabilir. Sıfır enflasyon ortamında fiyatlar sabit kalır ve tüketicilerin satın alma gücü etkilenmez. Bir malı bugün almakla bir sonraki yıl almak arasında fark yoktur. Fiyat artışı beklenmediği için tasarruf etme ve harcama yapma alışkanlıkları değişebilir. Oysa enflasyonun hafifçe pozitif olması, işletmeleri ve tüketicileri harcamaya yönlendiren bir unsurdur. Sıfır enflasyon, fiyat seviyelerinde düşüş anlamına gelen deflasyon tehlikesini beraberinde getirebilir ve ekonomik sorunlara neden olabilir. Tüketiciler yüksek enflasyon durumunda yaşananın aksine, fiyatların daha da düşeceği beklentisiyle harcamalarını erteleyebilir, işletmeler talep düşüşü nedeniyle üretimi kısabilir. Bu durum ekonomik durgunluğa yol açabilir.

Türkiye'de enflasyon, Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) kullanılarak hesaplanır. TÜFE, tüketici sepetinde yer alan mal ve hizmetlerin fiyat değişimlerini ölçerken, ÜFE ise üretim aşamasındaki mal ve hizmetlerin fiyat değişimlerini izler. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), enflasyon oranlarını aylık olarak açıklar.

TÜFE, belirli bir dönemdeki tüketici sepeti içinde yer alan temel mal ve hizmetlerin fiyatlarını ölçer. TÜFE belirlenirken aşağıdaki adımlar izlenir:

Enflasyonun artmasına neden olan temel faktörler:

Yüksek enflasyonla mücadele etmek için çeşitli ekonomik politika araçları ve stratejiler kullanılabilir. Bu araçları ve stratejileri şöyle sıralayabiliriz:

Dünyadaki petrol fiyatlarında yaşanan sarsıcı gelişmeleri de içeren, siyasi ve ekonomik krizlerin başrolde olduğu 70’li yıllarda enflasyon giderek yükseldi. 1980 yılına geldiğimizde yıllık enflasyon oranı %115,6’ya ulaşmıştı. Bu nedenle 80’li yıllar serbest piyasaya dayalı reformların uygulanmasını hedefleyen 24 Ocak kararları ile başladı. Askeri ihtilal sonrası kurulan sıkıyönetim hükümeti döneminde yıllık enflasyon %33’lere kadar geriledi. 1983 yılından itibaren fiyatlar yeniden artmaya başladı ve 80’li yıllar boyunca fiyatlar yılda ortalama %46 arttı.

90’lı yıllarda siyasi istikrarsızlıkların etkisiyle enflasyon sürekli artmaya devam etti. 1994 yılında Türkiye ekonomi tarihindeki en büyük kamu açığı ve cari açık yaşandı; yıllık enflasyon %125,5 seviyesine ulaştı. 2000’li yıllara kadar pek çok istikrar paketi devreye alındı ama etkileri pek olumlu olmadı.

2001 yılında yaşanan büyük ekonomik kriz, kamuda mali disiplini sağlamaya yönelik düzenlemeleri beraberinde getirdi. Türkiye bu dönemde dalgalı kur rejimine geçti. Disiplinle yürütülen ekonomik program meyvesini verdi ve enflasyon 2004 yılında %9,3, 2010 yılında %6,4 oranına kadar geriledi. 2017 yılından itibaren Türkiye’de ve dünyada yaşanan pek çok faktörün etkisiyle yeniden çift haneli rakamlara yükselen enflasyon oranları 2021 yılında %36,08’e, 2022 yılında %64,27’ye, 2023 yılında ise %64,77’ye ulaştı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder